Bu Blogda Ara

8 Kasım 2013 Cuma

Nasrulah: Suriye’de zaferin eşiğindeyiz / Suriye’de bulunmamız zorunluluğu da aşan bir şeydi

RESMİ FACEBOOK SAYFAMIZ >>  Dr.Bashar Al-Assad

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Suriye’de silah yoluyla sonuç elde etmeye yönelik komploların çıkmaza girdiğini belirterek tarihi ve stratejik bir zaferin yakın olduğunu söyledi.

Lübnan’da yayımlanan es-Sefir gazetesinin haberine göre Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Aşura törenlerini yapacak komitenin yetkililerine hitaben yaptığı konuşmada Suriye konusuyla ilgili olarak şunları söyledi:

Suriye’ye yönelik planladıkları birçok komployu, bazı bölge ülkelerinin siyasi çözümü engellemeye çalışmalarına rağmen etkisiz bıraktığımızı söyleyebilirim.

Suriye esenliğine yeniden kavuşacak ve siyasi çözüme ulaşacaktır. Suriye karşıtı savaş ekseni çıkmaza girmiştir.

Şu an Suriye’de tarihi ve stratejik bir zaferin son çeyreğinde bulunduğumuzu söyleyebilirim.

Direnişe darbe vurma ve İran’ı hedef alma komplolarında başarısız olunca Suriye’ye komplo hazırlamaya karar verdiler. Bize göre Suriye’ye yönelik komplo, 2006 Temmuz’unda Hizbullah’a kurulan komplodan daha küçük değildir.

Bu komplo, Suriye’de yönetimi devirmeye yönelikti. Bunun sebebi de Irak, Lübnan ve Filistin direnişlerine destek veren Suriye’nin siyasi seçenekleriydi. Onlar, Suriye’nin bu seçeneklerin bedelini ödemesini istediler. Biz de bu sebeple Suriye’nin yanında yer aldık.

Hizbullah’ın Suriye’de bulunması zorunluluğu da aşan bir şeydi

Hizbullah’ın Suriye’de bulunması, zorunluluğu da aşan bir şeydi. Eğer biz Suriye’ye gitmeseydik, Lübnan, ikinci bir Irak’a dönüşecekti. Irak’ta yalnızca geçen ay içerisinde düzenlenen 300 bombalı araç veya intihar saldırısı sebebiyle 900 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı.

Tekfirci grupların Aşura törenlerine yönelik tehditleri, bu törenlere katılımın daha da artmasına ve mezhepçilik fitnelerine karşı İslami vahdetin daha da güçlenmesine neden olacak.

2006 Temmuz savaşında tüm dünya, Direniş’e karşı el birliği etmişti. Bazıları Direnişin yenilmesini beklemeye koyuldu, bazıları bizi Goantanamo’ya götürmek için gemi aramaya başladı. Fakat sonuçta zafer Hizbullah’ın oldu ve herkesin itiraf ettiği üzere Hizbullah bir bölgesel güce dönüştü.

30 Ekim 2013 Çarşamba

''Paylaşalım Arkadaşlar: Facebook, Hizbullah’a Savaş Açtı!

Facebook, Hizbullah’a Savaş Açtı!

Son bir ayda Facebook’ta büyük etkiye sahip olan Şia içerikli sayfalar kısıtlamalarla karşılaşmış ve daha sonra da tamamen kapatılmıştı.

Facebook hiç bir gerekçe göstermeden Şia sayfalarını kapatıyor. 

Hizbullah kelimesinin geçtiği tüm paylaşımlar facebook tarafından kaldırılıyor.

Eğer sayfada Hizbullah adı geçen bir resim, yazı veya video varsa önce bu içerik siliniyor kısa süre içinde sayfa siliniyor.

Üstelik Hizbullah kelimesi geçmese bile sayfada Seyyid Hasan Nasrallah,Hizbullah bayrağı, Beşar Esad ve Suriye hakkında resim ve video varsa Facebook hemen bu resim ve videoları siliyor ve aynı gün içinde sayfayı silip sayfa yöneticilerini engelliyor.

Facebook’un fiilen Hizbullah’a sosyal medyada savaş açtığı anlaşılıyor.

Şu anda Facebook’ta Hizbullah adının geçtiği sayfa kalmadı.



Sayfa adminlerine önerimiz :

1.) Yeni bir kullanıcı hesabı açın ve sayfanızdaki tüm adminleri silip bu yeni profili admin yapın.

2.) Sayfanızdaki paylaşımlarınız silinmeye başladığında sayfanızı kurtarabilmek için benzer içerikleri sayfanızdan silin ve sayfanızı geçici olarak yayından kaldırın.

ABD'den Suriyeli muhaliflere tehdit


ABD'nin Suriye Büyükelçisi Robert Ford, 2.Cenevre görüşmelerine katılmamakta ısrar eden Suriyeli muhalifleri tehdit etti.

ABD ve müttefikleri, kendi çıkarları için Suriye'de ortaya çıkardığı ve silahlandığı muhalifleri, şimdi de dağıtmakla tehdit etti.

Suriye'de harcadıkları onca paraya rağmen Suriye'de ağır bir yenilgi alan ABD ve müttefikleri, "ne kadar koparsak kardır" mantığıyla 2.Cenevre görüşmelerinin yapılmasına karar verdi. Ancak sorun şu ki, bu güne kadar katliam için eğitip meydana saldıkları muhalifleri müzakere masasına oturmaya razı edemiyorlar.

ABD'nin Suriye Büyükelçisi Robert Ford, İstanbul'da bir araya gelen muhalif elebaşlarını sert bir dille tehdit ederek şöyle dedi:

"ABD önce muhaliflerden "Suriye Milli Şurası" kurdu. Daha sonra onları münzevi kılıp " Suriye Muhalif Ulusal Koalisyonu'nu" kurdu. Amerika'nın çabalarıyla 100 ülke bu koalisyonu resmen tanıdı.

Amerika bugün bu koalisyonu dağıtabilir. Muhalifler 2.Cenevre görüşmelerine katılmaz ise, koalisyonun dağıtılmasına hazır olun."

29 Ekim 2013 Salı

Şeyh Hassun Açıkladı: Suriye’de Hangi Ülkeden Kaç Terörist, Suriye Halkını Katlediyor

Suriye baş müftüsü şeyh Ahmed Bedrettin Hassun, Suriye’nin kurtuluşu ve akan kanın durması için Suriyelilerin birliğini isteyerek şunları söyledi: Çok sayıda terörist dünyanın çeşitli yerlerinden Suriye halkını öldürmek ve onların kanını akıtmak için Suriye’ye akın etmektedir.

Suriye baş müftüsü şeyh Ahmed Bedrettin Hassun yaptığı açıklamada çok sayıda terörist dünyanın çeşitli yerlerinden Suriye halkını katletmek ve onların kanını akıtmak için Suriye’ye gelmişlerdir. Zira Batı, işgal topraklarını kurtarmak için direniş cephesinde yer alan Suriye’yi tahrip etmeye koyulmuştur.
Şeyh Hassun İngiliz Savunma Enstitüsünün verilerine dayanarak Suriye’de terörist eylemlerde bulunan ülkeleri ve sayılarını açıkladı: 

Suudi Arabistan’dan: 8 bin kişi

Tunus’tan: 4 bin kişi

Irak’tan: 6 bin kişi

Filistin’den: 3 bin kişi

Mısır’dan: 3.500 kişi

Libya’dan: 4.500 kişi

Lübnan’dan 3.200 kişi

Çeçenistan’dan: 1.700 kişi

Yemen’den: 2.800 kişi

Pakistan’dan: 1.500 kişi

Türkiye’den: 3.800 kişi

Ürdün’den: 800 kişi

Kuveyt’ten: 900 kişi

Somali’den: 350 kişi

Rusya’dan: 250 kişi

Fransa’dan: 150 kişi

Almanya’dan: 110 kişi

İngiltere’den: 80 kişi

Endonezya’dan: 100 kişi

Meğrib’ten (Fas): 200 kişi

Malezya’dan: 140 kişi

Türkmenistan’dan: 360 kişi

Cezayir’den: 200 kişi

Kosova’dan: 140 kişi

Arnavutluk’tan: 100 kişi

Eritre’den: 200 kişi

Sudan’dan: 100 kişi

Bosna Hersek’ten: 150 kişi

Amerika’dan: 290 kişi

Danimarka’dan: 80 kişi

Kanada’dan: 110 kişi

Tacikistan’dan: 190 kişi…

Bu ülkelerin yanı sıra Norveç, Avusturya, Bahreyn, Komor, İzlanda, Malta… gibi ülkelerden de binlerce kişi Suriye halkını katletmek için bu ülkede bulunmaktadır. Perde arkasında savaşı yöneten ülkelerin (Amerika, İsrail, Suudi Arabistan, Katar ve Batılı ülkeler) amacı Suriye’nin Filistin’e verdiği destekten dolayı cezalandırılmasıdır. 

Suriye devleti tarafından açıklanan bazı belgelerde bu ülkeye karşı savaşmak için 87 ülkeden binlerce teröristin bulunduğu yönündeydi.

Nasrallah: Suriye’nin düşmanları yenildi, gerçek budur


Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, bugün televizyon aracılığıyla yaptığı konuşmada yerel ve bölgesel gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Beyrut’un Dahiye semtindeki Resul-i Azam hastanesinin kuruluğunun 25. Yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada önce Suriye’de kaçırıldıktan sonra geçtiğimiz hafta Katar’ın girişimiyle serbest bırakılan Lübnanlı rehinelerin durumuna değindi.

Suriye’de kaçırılan ve hala rehin tutulan diğer Lübnanlılara ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Nasrullah, konuşmasının ilerleyen bölümlerinde bölgesel ve yerel gelişmelere ilişkin açıklamalar yaptı.
Nasrullah’ın konuşmasının Suriye ile ilgili kısımının geniş bir özetini sunuyoruz.

Suriye

İzin verirseniz Suriye meselesine kısaca değinmek istiyorum. Çünkü öncelikle Suriye meselesi tüm bölgeyi ve dünyayı meşgul etmektedir; ikinci olarak da Lübnan içindeki her meseleyi etkilemektedir. Örneğin güvenlik, toplumsal ve insani durum, mülteciler, ekonomi, tüm Lübnan’ı etkilemektedir ve Lübnan’daki bir grup da her şeyi Suriye’deki duruma bağlamış, bunun sonuçlanmasını beklemekte ve Lübnan’daki her şeyi durdurmuş bulunmaktadır.

Onlar Suriye’deki yönetimin devrileceği umuduyla bu beklentiye girdiler.

Bazıları Lübnan’a Beyrut havaalanı değil, Şam havaalanı üzerinden dönme rüyası görüyordu. Onlar, Suriye’nin Lübnan’daki bu grubun ülkedeki diğer gruplara istedikleri şartları dayatabilecek ve sindirebilecek şekilde güçlenmesine sebep olacak farklı bir eksene ve cepheye dönüşeceği umudundaydılar.

Mevcut gerçeklik budur. Ben burada diyalogu siz kestiniz veya biz kestik meselesine girmeyeceğim. Bu, artık bıktırıcı bir mesele oldu, Lübnan halkı bunlardan bıktı. Sonuç itibariyle Lübnan halkı; meclisi, ülke yönetimi ile ilgili kader belirleyici konuları hayata geçirecek geçici hükümeti, ulusal diyalogu ve hükümetin kurulmasını kimlerin engellediğine ve işlemez hale getirdiğine ilişkin yargıyı vermektedir.

Durum Suriye lehine döndü

Geçen birkaç ay içerisinde Suriye ile ilgili olarak Suriye içinde, bölgede ve dünyada büyük gelişmeler yaşandı. Bu gelişmeler, Suriye’de sahada yaşanan gelişmelerle birlikte başladı. Yani durum Suriye Arap Ordusunun ve orduyu destekleyen tüm halk gruplarının lehine gelişti.

Sahadaki durumun ve güç dengesinin değişmesini Cenevre’ye gitme şartı olarak koyan Silahlı gruplar,  aciz kaldılar inisiyatifi ve gücü yönetim ele geçirdi. Silahlı gruplar arasında yaşanan, binlerce kişinin ölmesine, yaralanmasına ve esir edilmesine sebep olan çatışmalar, bu çatışmaların yaşandığı birçok bölgenin tahrip olmasına neden oldu.

Doğal olarak da Suriye’deki iç eğilim, silahlı grupların tavrından, sahadaki davranışlarından, bölgede ve dünyada yaşanan gelişmelerden dolayı değişti.

Bölgede ABD ve Batı’nın Suriye’ye askeri saldırı ihtimali konusunda haftalar süren zorlu bir süreç yaşandı. Ama tüm dünyanın siyasi muhaliflerin saflarını birleştirme çabalarına rağmen bunda başarılı olunamadı.
Suriye içindekilerin dış ortamdan duyduğu nefret ve tepki, muhaliflerin cephesindeki parçalanma, Mısır’daki gelişmelerin içeride ve bölgedeki yansımaları, bu cepheyi destekleyen bazı ülkelerin kendi iç sorunlarıyla meşgul olmaya başlaması, Suriye’ye saldırı ihtimalinin başarısız olması, Suriye halkı ve yönetiminin siyasi direnci ve birçok diğer etkene ve tehdide karşı sabır ve dirayetle karşı koyması, Suriye’de askeri seçeneğin mümkün olmadığı sonucunu ortaya çıkardı. Bazıları bundan dolayı başını taşlara vurmaya başladı ki bunlara değinmeye gerek yok.

Suriye’de askeri seçenek imkansız

Şu an bazıları dışındaki tüm dünya Suriye’de askeri seçeneğin mümkün olmadığı, en makul çözüm yolunun siyasi seçenek olduğu ve bunun için de ön şartsız diyalog başlatılması gerektiği sonucuna vardı.
Bazıları, Lübnan içindeki gibi birtakım ön şartlarla diyaloga engel olmak istiyor. Dünya ise ön şartsız olarak diyalog, diyalog yoluyla da siyasi çözüme ulaşılmasını istiyor.

Bugün diyalog ve siyasi çözüm, uluslar arası alanda, bölgede ve içeride destek buluyor. Bugün 2. Cenevre konusunda söylenen şeyler –bazı şartlar ve ayrıntılar bir yana- sonuçta bir perspektif sunuyor.
Ben, Lübnan’ın tüm bölge ülkeleri ve halkları gibi Suriye krizinden olumsuz etkilendiğini, bunun her düzeydeki çözümünün ise olumlu etkilediğini ve Suriye’deki sorunun siyasi yollarla çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Suudiler öfkeli

Bu arada bir bölge ülkesi hala çok öfkeli. Ben burada kimseyi hedef almak ve bir tartışma başlatarak sorun yaratmak istemiyorum; yalnızca durum tespiti yapıyorum. Bu ülkenin Suudi Arabistan olduğu son derece açık. Suudi Arabistan hala çok öfkeli ve bu durumu kabullenemiyor.

Tüm dünyadan on binlerce kişi istihdam ettiler. Çeçenistan’dan, Kafkaslardan, Arap ülkelerinden, hatta Almanya, Fransa, Avusturya, Belçika, İngiltere, ABD’den adamlar tuttular, onlara para ve silah desteğinde bulundular. Şimdiye kadar bunun için 30 milyar dolar harcandığından söz ediliyor. Uluslar arası siyasi yaptırımdan kuşatmaya kadar her şeyi kullandılar.

Şunu söyleyebilirim ki Suriye yönetimini devirip burayı ele geçirmek isteyen karşı cephe her düzeyde elinden gelen hiçbir şeyi esirgemedi.
Bu dünya mümkünler dünyasıdır. Sonuçta bu dünyada yaraların iyileştiğini işlerin hallolduğunu görmemiz gerekir. Bu bölgede ateşin alevli halde bulunmasına izin vermemek gerek; çünkü bir ülke öfkeli ve bir ülke farklı eğilimlere göre hareket ediyor.

Siyasi çözümü neden istemiyorlar 

Bu ülke bugün her türlü siyasi diyalogu baltalamak, 2. Cenevre’yi erteletmek için çalışıyor. Artık her gün Suriye’de bir grubun bir gruptan ayrılıp diğer gruba katıldığına, yeni bir grup oluşturduğuna dair haberler okuyoruz. Bunların hepsi, siyasi çözüme ve Cenevre 2’ye karşı olduklarını, Koalisyon’un kendilerini temsil etmediğini açıklıyor.

Bütün bunların tümü, Suriye’de siyasi çözümü başarısız kılmak isteyen bir ırmaktan doğuyor. Suriye’de siyasi çözümün başarısız kılınması ne anlama geliyor? Daha fazla kan, daha fazla kurban, daha fazla yıkıntı, Suriye’nin daha fazla yok edilmesi, olumsuz insani sonuçlar, güvenlik sorunları, Lübnan’a, Irak’a Ürdün’e Türkiye’ye tüm bölge ülkelerine, en başından beri söylediğimiz üzere Filistin’e ve Filistin davasına siyasi, ekonomik, insani ve güvenliksel açıdan olumsuz sonuçlar… Bu ısrar ve dediğim dedik anlayışının sonuçları bunlardır. Dediğim dedik anlayışının hiçbir ufku yoktur.

Siyasi çözüm sizin için bile bir fırsat

Ben onlara diyorum ki diyalog fırsatından yararlanın. Şu an konferansın ve diyalogun başlaması sizin için de iyidir.

Zira gelecekte gerek sahadaki durum, gerek içerideki gerek bölgedeki gerekse uluslar arası alandaki durum sizin lehinize olmayacak. Dolayısıyla Suriye’de diyaloga ve siyasi çözüme katılmanız sizin için de iyi olur.
Aslında ister Suriye içinde yaşasın, isterse dışarıda yaşasın kalbi Suriye için çarpan herkes, akan kandan, açılan yaradan, mültecilerden ve Suriye’nin yıkılmasından acı duyan herkes, şu an her zamankinden çok daha fazla işaret parmağını diyalogu ve siyasi çözümü engelleyenlere doğru uzatmalıdır, bunların da kimler olduğu bellidir. Bunu anlamak için özel bir istihbarata, dinlemelere, ABD casusluğuna ihtiyaç yoktur. Bunlar ortadadır ve son derece açık bir şekilde de bunu ilan etmektedirler.
Bu, tüm İslam ümmetinin sorumluluğudur. Sorunun çözümünü isteyen İsam İşbirliği Örgütü ve Arap Birliği, buyursunlar diyalogun ve siyasi çözümün peşinde olsunlar.

Suriye’ye tasallut kurmaya çalışanlar yenildi

Sonuç olarak Suriye’ye hakim olmak isteyen yerel, bölgesel ve uluslar arası cephe yenildi. Bu, apaçık bir gerçekliktir. Bugün hatta bazı uydu kanalları bile bunu söylüyor ve başaramadıklarını ilan ediyor, ne yapmalıydık, nasıl planlamalıydık diyorlar. Aslında öyle değil, onlar neyi hedeflediklerini çok iyi biliyorlardı. Çok iyi planlama yapmışlardı, her imkandan ve potansiyelden yararlandılar; ama yenildiler, gerçek budur. Dolayısıyla Suriye’nin bölgedeki rolünün ihyası için Araplar ve bölge halkları sorumlu davranmalıdır.

26 Ekim 2013 Cumartesi

Putin, Arabistan'ın 15 milyarlık teklifini reddetti

Rusya Cumhurbaşkanı Viladimir Putin, Cuntacı yönetime meşruiyet kazandırmak amacıyla Mısır'a gitmesi karşılında 15 milyar dolarlık teklifte bulunan Suudi Arabistan'ın bu teklifini geri çevirdi.

 Suudi Arabistan'ın İstihbarat Şefi Bender Bin Sultan, Putin'a Mısır ziyareti karşılığında 15 milyar dolar para teklif etti, ancak Rusya Cumhurbaşkanı bunu kabul etmedi.

Haberde, Putin'in Mısır'a  giderek Cuntacı yönetime meşruiyet kazandırması amacıyla Suudi Prenses'in dev teklifte bulunduğu ifade edildi.

Suudi Arabistan, sözkonusu 15 milyar doları, Mısır ile Rusya arasında silah anlaşması imzalandığı takdirde Moskova'ya Mısır'daki Cuntacı yönetim adına ödeyeceğini, Rusya'ya önerdi.

20 Ekim 2013 Pazar

Lübnanlı rehine: 'Artık Nasrallah'ın askeriyim'

 Dün akşam salıverilen Lübnanlı rehineler büyük bir coşkuyla karşılandı. Salıverilen rehinelerden biri; 'Bugüne kadar değildim ama artık Nasrallah'ın askeriyim' dedi.

9 Lübnanlı rehinenin 16 aydır devam eden esaretinin sona ermesiyle, Refik Hariri Havaalanı'nda büyük sevinç yaşandı. Karşılamaya gelen İçişleri Bakanı Mervan Şerbil, " Bugün düğünümüz var, bayramımız var" diye konuştu. Rahine hacıları Türkiye 'den alıp Lübnan'a götüren Genel Güvenlik Müdürü Abbas İbrahim de Türkiye'ye, Katar'a ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a dokuz vatandaşının serbest kalmasını sağladıkları için teşekkür etti.

'Bugünden sonra Nasrallah'ın askeriyim'

Serbest kalan rehinelerden Abbas Şuayib, omuzlarına doladığı Hizbullah bayrağıyla Lübnan basınına yaptığı açıklamada, "Beni Direniş Tugayları'nın üyesi olmakla suçluyorlardı. Hizbullah komutanı olmakla suçluyorlardı. Değildim, ama bugünden sonra kendimi Hasan Nasrallah'ın bir askeri olarak görüyorum" dedi.
Öte yandan Şuayib, Türk pilotları kaçıranlara da teşekkür ederek bu sayede kendilerinin serbest kalması için gerekli müzakerelerin başladığını belirtti.

Esareti sırasında aldığı bir yara nedeniyle ancak bir baston yardımıyla yürüyebilen bir başka Lübnanlı ise, "Durum hayal edebileceğinizden çok daha kötü. Çok ağır bir bedel ödedik" diye konuştu.